Siyonistlerin Andadolu’da yürüttükleri soykırımlar

« Önsöz: Burada Yahudi sorunu da dahil olmak üzere çok sayıda hassas konu ile uğraşıyoruz, bir ulus veya etnik kökenden ziyade bir inanç ilgili olduğu için bu terimden nefret ediyoruz, İsa’yı çarmıha gerenlere atıfta bulunarak Satano-Siyonist veya Ferisileri tercih ediyorum « 

İfşa etmek sadece cesaret değil, dev bir emek ister.

Bu çok özel durumda, Yahudi cemaatinden Amerikalı bir yazar ve araştırmacı olan Christopher Jon Bjerknes’in çok değerli ve inanılmaz derecede kesin tezlerini keşfetmek için Amerika Birleşik Devletleri’ne dijital bir gezi yapmak zorunda kaldım.

Siyonizmin Türkiye’ye sızmasının resmi böyledir: Başlangıçta güvenilir müttefikler olan, Engizisyonlar sırasında çoğunlukla İspanya’dan gelen Yahudiler, yavaş yavaş Kabala ve daha sonra Satanizm’in matrisleri olan Sabetizm ve Frankizm tarafından nüfuz edilmeye başlandı.

Kanadalı araştırmacı yazar David Livingstone’a göre, Sabetaycılık, kendi kendini Mesih ilan eden Sabetay Sevi etrafında odaklanan sapkın bir mesihçilik, Hıristiyanlığı ve Müslümanları yıkmakla tehdit eden Gül Haçlıların gizli topluluğu tarafından ortaya çıkarıldı. Ve İsrail istihbarat uzmanı Daniella Bartfeld’e göre, Jacob Frank etrafında odaklanan, kendini Sabetay Tsevi’nin reenkarnasyonu olarak ilan eden ve garip bir şekilde anti-Semitik olan Frankizm, Katolik Kilisesi içindeki satanist çevreler, muhtemelen Cizvitler tarafından kışkırtıldı.

En trajik olanı, Tsevi’nin Yahudi destekçilerinin, hayatını kurtarmak için İslam’a geçişinde onu taklit eden Sufi Osmanlı tarikatlarına sızmasıdır, birçoğu bunu ikiyüzlülükten veya Osmanlı’yı içeriden çökertmek için yapmıştır.

Dönmeh’in Türkiye’deki ağırlığını hâlâ koruyan bu güzel belgesel şöyle anlatıyor:

Daha sonra, Frankist matristen 19. yüzyılda Theodor Herzl liderliğindeki Siyonizm doğdu. Şiddet kültüyle Marksizm, Frankizm’den güçlü bir şekilde etkilendi, Karl Marx adını bulamadığımız biriyle karşılaştı.

Öldürülecek adam, Filistin’i bırakmayı reddeden Ermenilerle samimi olan II. Abdülhamit olacaktı. Satano-Siyonistler karşısındaki efsanevi kararlılığına bir bakın:

“Projesinde başka bir işlem yapmamasını Dr. Herzl’e bildirin. Bu toprağın bir avuç toprağını veremem çünkü o benim değil; o, bu toprakların iyiliği için savaşan ve üzerine kan serpen İslam ümmetindendir. Yahudiler milyonlarını tutabilirler; İslam halifeliği yıkılırsa, Filistin’i paha biçilemez bir şekilde alabilirler. Hayatım boyunca, Filistin topraklarının İslam Devleti’nden alındığını görmektense vücuduma bir kılıç saplamayı tercih ederim. Bu asla olmayacak. Biz hayattayken bedenlerimizi kesmeye başlamayacağım” (Theodore Herzl’in Günlüğü, Cilt I, Sayfa 378-379)

Esasen Selanik’te olup da başı Avrupa başkentlerinde olan dönmeh masonları aracılığıyla Osmanlı Saltanatına karşı yıkım manevraları başladı.

Ne yazık ki 1908’de esasen dönme Bektaşilerden oluşan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Sultan-Halife II. Abdülhalmit’i tahttan indirdi ve 1913’te Enver-Talat ve Cemal üçlüsü iktidara geldi. Osmanlı’yı değil, Jön Türk İmparatorluğu’nu Birinci Dünya Savaşı’na sürüklediler; bu, Satan-Siyonistler tarafından özgür dünyanın son kalelerinden birini ortadan kaldırmak için çok önemli bir manevraydı.

Birinci Dünya Savaşı, milletler, ırklar ve inançlar arasında bir soykırım savaşının düzenlendiği erken bir Armagedon’du. Ölümcül bir milliyetçilik anlayışı meselelere yardımcı olmadı, 100 yıl sonra hala hasarı görüyoruz. Sadece 4 yılda 23 milyon ölü, buna kıyasla covid sadece saman nezlesidir!      

Çeşitli sektörlerde tekelleri olan Ermeni cemaati ile rekabet etmek isteyen Satan-Siyonistler, Yahveh’nin eski ahitte Ermenilerle özdeşleşmiş Amalekitlere karşı emrettiği intikamı almak istediler. Ermeni Marksist komitatchler doğu Anadoludaki bütün Osmanlı etnik gruplara Ermeni Marksist komitatchler tarafından gaddarca kıyım da tüm etnik gruplardan gaddarca yürütüldü. Tarihçiler, 1914 ile 1923 yılları arasında Ermeni tarafı için 1,5 milyon, Türk tarafı için 1895 ile 1918 yılları arasında 2 milyon civarında kayıp kaydedildi. İnsanlığa karşı bu alçak suçun kışkırtıcıları ve mirasçıları cezasız kalmamalı!

Kabala uzmanı Gershom Scholem, Atatürk’ün de dönmeh olduğunu savundu, ancak CNRS’de yayınlanan « Atatürk, modern Türkiye’nin doğuşu » kitabının yazarı Fabrice Monnier’in de belirttiği gibi, anti-Marksist olduğunu ve gereksiz yere kan dökmeyi sevmediğini söyledi.Kaldı ki yine Fabrice Monnier savunduğu gibi dönmeler Museviler gibi kendi aralarında evlenirler ve annesi has Türk olduğunu ileri sürdü. Gerçekten de dönme olsaydı, mükemmel bir Türk-Musevi evliliğin örneği olurdu.

Özler Atalay Yükseloğlu – Bağımsız Araştırmacı

Kaynaklar :

• Christopher Jon Bjerknes, Ermeni Hristiyanların Yahudi Soykırımı

• Fabrice Monnier, Atatürk: Modern Türkiye’nin Doğuşu

•  Karl Marx’ı ifşa etmek

Votre commentaire

Entrez vos coordonnées ci-dessous ou cliquez sur une icône pour vous connecter:

Logo WordPress.com

Vous commentez à l’aide de votre compte WordPress.com. Déconnexion /  Changer )

Photo Facebook

Vous commentez à l’aide de votre compte Facebook. Déconnexion /  Changer )

Connexion à %s

%d blogueurs aiment cette page :